Trendyol Süper Lig’de yine aynı tablo: her hafta bir kulüp teknik direktörünü değiştiriyor. Futbol yorumcusu Uğur Meleke, bu durumu sadece bir alışkanlık değil, artık “kronik bir hastalık” olarak tanımlıyor.
Meleke’ye göre bu tablo, Türk futbolunun yapısal sorunlarının en başında yer alıyor. Programda açık açık söyledi:
“Bu iş artık alışkanlığa dönüştü. Hakem atamaları falan önemli ama TFF’nin önceliği teknik direktör istikrarı olmalı. Nasıl ki bir hoca sezonda en fazla iki takımla anlaşabiliyorsa, kulüpler de aynı şekilde iki hocadan fazlasıyla çalışamamalı.”
İstikrar Olmadan Başarı Gelmez
Meleke’nin altını çizdiği bir başka konu: istikrar. Avrupa’da uzun vadeli başarıya ulaşan kulüplerin hemen hepsi, aynı teknik direktörle yıllarca devam eden ekipler. Türkiye’de ise sabır sıfır.
Bir iki kötü sonuç, hemen “hoca gitsin” sesleri. Sonra yeni hoca, yeni sistem, yeni kaos…
Meleke diyor ki:
“Bir kulübün kimliği, sahadaki oyunun devamlılığıyla oluşur. Her ay teknik direktör değiştirirsen, oyunun da kimliği olmaz.”
2025/26 Süper Lig Sezonunda Değişiklik Rüzgârı
Yeni sezonun başlamasıyla birlikte tablo yine aynı. 7 takım sezona yeni hocalarla girdi. İşte tablo kısaca şöyle:
Kulüp | Yeni Teknik Direktör | Önceki Hoca |
Galatasaray | Cihan Kaptan | Okan Buruk |
Fenerbahçe | Vitor Pereira | İsmail Kartal |
Beşiktaş | İlhan Palut | Fernando Santos |
Trabzonspor | Abdullah Avcı | Nenad Bjelica |
Konyaspor | Ersan Parlatan | Aleksandar Stanojević |
Antalyaspor | Nuri Şahin | Sergen Yalçın |
Gaziantep FK | Mustafa Dalcı | Erol Bulut |
Kulüplerin Kısa Hafızası
Türkiye’de yöneticilerin sabırsızlığını anlatmak için taraftarlar arasında bir deyim var:
“Üç maçlık kredin var, sonrası Allah kerim.”
Bu durum, sadece teknik adamları değil, altyapıdan gelen oyuncuları da etkiliyor. Yeni hoca kendi sistemiyle geliyor, gençler yine kenarda kalıyor. Aynı döngü tekrar ediyor.
Peki Ne Olabilir?
Meleke’nin önerisine ben de katılıyorum. TFF’nin yapabileceği birkaç somut adım var:
- Teknik direktör limiti: Kulüpler bir sezonda en fazla iki teknik direktörle çalışabilmeli.
- Uzun vadeli sözleşme teşviki: 2-3 yıllık plan yapan kulüplere mali avantaj sağlanmalı.
- Eğitim ve istikrar seminerleri: Kulüp yöneticileri, Avrupa’daki örneklerle bilgilendirilmeli.
Bu adımlar belki kısa vadede sonuç vermez ama 3-4 yıl içinde ligde daha “oturmuş” takımlar izleyebiliriz.
Son Söz
Türk futbolu yıllardır aynı sarmalda dönüyor: sonuç odaklılık, sabırsızlık ve plansızlık.
Uğur Meleke’nin çağrısı yerinde:
“TFF bu işe el atmazsa, bu döngü hiç bitmez.”
Benim naçizane fikrim: Futbol sadece skor değil, bir kültür meselesi. O kültürü koruyacak olan da sistemdir, tesadüf değil.